banner108
Öne Çıkanlar arenasporkolik YDÜ Doğan Girne Tatar
banner81
banner97

Bu haber kez okundu.

Genç Yaşta Büyük Başarının Adı ; AYSEL UÇKAN
banner98

Karşısına çıkan engellere rağmen, inandığı değerler ve dik duruşuyla, genç yaşta birçok başarıya imza atan Kıbrıslı Türk Uzman Spor Bilimci Aysel Uçkan, spora olan aşkını, yaptığı projeleri ve Galatasaray kulübünde görev yaptığı 2 yıl süresince yaşadığı deneyimleri spor servisi ile paylaştı. Aysel Uçkan ülke gençliğimize ışık tutacak nitelikteki bu başarı öyküsüyle ilgili, gazetemiz muhabirlerinin sorularını tüm içtenliğiyle yanıtladı.

Spora olan ilginiz nasıl başladı?

  • A.U: “Sporla tanışmam, 2 yaşında yüzme ile oldu. Yakın Doğu Kolejine başladıktan sonra okulun yüzme takımına alındım ve 11-12 yaşlarında Türkiye’deki ve Kıbrıs’taki şampiyonalara katılmaya başladım. Üniversite ikinci sınıfa kadar yüzmeye devam ettim. En büyük hayalim bir yüzücü olarak olimpiyatlarda ülkemi temsil etmekti. Ülkemizin içinde bulunduğu tüm sıkıntılara ve engellere rağmen bunu başarabileceğime inanıyor ve hergün saatlerce çalışıyordum. Bu arada babamın da sporun içinde olması nedeniyle, futbolla ilgili de birçok şeyi görüp öğrenme fırsatı buluyordum. Kısacası bir yanım yüzme havuzlarında, diğer yanım da futbol sahalarındaydı. Üniversite birinci sınıfta da üniversite takımında yüzmeye devam ettim. Bu arada bir süre atletizmle de ilgilendim ve yine kısa bir dönem okulun basketbol takımında oynadım.

Neden Spor Bilimleri?

  • A.U: Spor bilimlerine okumaya karar verme sürecimde ülkemizde yaşamakta olduğumuz ambargoların da etkisi oldu. Bu konuda hiç unutamadığım bir anım var. Henüz 15 yaşındayken, benden daha kötü dereceye sahip bir kızın, olimpiyatlarda Kıbrıs adına yüzdüğünü televizyonda görmüştüm. Hiç unutmam, o gün çok ağlamıştım. Derecelerim ondan daha iyi olmasına rağmen ambargolar, benim öyle bir hedefim olmasını, hayalimi bile yasaklıyordu. Elemelere katılma hakkımız bile yoktu. İşte bu duygularla, önceleri diş hekimliği okumayı düşünürken, lise sonda düşüncelerim değişti ve “Çocuklarımız, gençlerimiz, ülkemiz için bazı şeyleri değiştirmeliyiz” düşüncesi beynime yerleşti.
  • Bu nedenle uluslararası platformlara çıkmalı ve bunun mümkün olduğunu kanıtlayacak mücadeleyi vermeliydim. Ülkem yasaklı olabilirdi ama bireysel olarak bu yasakları bertaraf edip yürüyebilirdim. Hiçbir engel mazeret olmamalı diye düşünüyor ve her an her şeye hazır olmam gerektiğine inanıyordum. Avrupa’da spor bilimleri bölümü olan üniversiteleri araştırmaya başladım. Artık karar verme aşamasına gelmiştim ve üniversite eğitimim için Swansea Üniversitesi Spor Bilimlerini hedefliyordum. Bunun çok kolay olmadığını biliyordum ama hayallerimi gerçeğe dönüştürmek için tüm zorluklara karşı mücadeleye hazırdım. Kararımı söylediğim birçok insan benim inancımı yıkmak için sanki sözleşmiş gibi, umutsuzluk aşılayan sözlerle konuşuyordu. Bu günlerde ailemin desteği çok değerliydi. Babamın Ülkemizin her şeyi yasaklanmış olabilir ama, sen hayallerini asla kısıtlama, özgür bırak. Eğer bedelini ödemeye hazırsan her şeyi başarabilirsin” deyişi daha dün gibi aklımda. Bunu sadece kendim için değil halkım ve ülkem için de başaracaktım ve başarmalıydım.
  • 2011 yılında ilk tercihim olan Swansea Universitesinde Spor Bilimleri bölümüne kabul aldım ve serüvenim böylece başlamış oldu.

Spor Bilimleri dünyada çok iyi bilinen bir alan olmasına rağmen ülkemizde pek bilinmiyor? Spor Bilimleri aslında nedir?

  • A.U: Spor bilimleri, hem laboratuvarda hem de sporun gerçek saha ortamında yapılan testler, analizler ve bunların detaylı değerlendirmelerini içeriyor. Sporcular Fizyoloji, beslenme, psikoloji, biyomekanik vb. gibi çok yönlü alanlarda, çeşitli testler, ölçümler ve analizlerle sürekli olarak inceleniyor. Tüm spor dallarında etkili bilimsel çalışmalar yapabilecek şekilde eğitim görüyorsunuz. Örneğin; Lacrose sporunu ben İngiltere’ye gidene kadar hiç duymamıştım. Rugby Netball gibi spor dallarını detaylı bilmiyordum ama öyle bir eğitim alıyorsunuz ki, bütün sporlarda çalışabilirsiniz. Bu branşların analizini çıkarıp ne tür çalışmalar yapabileceğimizi, sakatlıkların önüne geçmek için neleri ölçmemiz gerektiğini veya performansı nasıl zirveye çıkartabileceğimizi inceleyebiliyoruz. Bunu bir takım sporu olan futbol alanında yorumlayacak olursak, birçok ayrıntı ile karşılaşırız. Futbol, yüzme, jimnastik gibi bireysel bir spor değil. Futbolda birbirinden her yönden farklı birçok sporcu için bireysel olarak verilerini toplamak ve gerekli tüm parametrelerini değerlendirmek zorundasınız. Rakiplerin durumu, taktiksel gereklilikler, yaş durumları, spor geçmişleri, deneyim farklılıkları, oynadıkları mevkiler, algılanan yük değişkenlikleri, psikolojik durumları vb. gibi hepsinin gereklilikleri ve geliştirilmesi gereken özellikleri de farklıdır.
  • Örneğin bir defans oyuncusu ile kanat oyuncusunun performansını aynı şekilde değerlendiremeyiz. Farklı mevkilerde geliştirilmek istenen parametreler değişkenlik gösteriyor. Oyuncunun koşu mesafesi yerine yüksek şiddetli koşusu, kuvveti ya da farklı bir fiziksel parametresinin gelişimi, performansında çok daha önemli bir rol oynuyor olabilir. Futbolda Spor Bilimcilerin yeri de bütün departmanlarının ortasıdır. Teknik ekip olarak takım antrenörü ve yardımcıları, diğer taraftan kondisyoner hocalarımızın yer aldığı performans departmanı, takım doktorları, fizyoterapistler ve masörlerin bulunduğu medikal departman, beslenme uzmanı, maç analistleri vs. Tüm bu alanların ortasında yer alıp veri akışını sağlamak zorundasınız. Aslında spor bilimleri ayrı bir departman olmalıdır. Avrupa’da bu ayrılmıştır ve departmanın sorumlusu uzman bir spor bilimcidir ve tüm departmanlarla koordineli olarak çalışırlar.”

Okuduğunuz dönemde herhangi bir kulüpte staj görme şansınız oldu mu?

  • A.U Öğrenciyken hemen hemen tüm tatillerimi küçük büyük demeden stajlarda ve projelerde yer alarak geçirdim. Fakat hayalim profesyonel futbolda çalışmaktı. Universitenin son yılında biyomekanik hocama bu isteğimi anlatmıştım. Swansea City o dönem Premier Lig’deydi ve testleri Swansea Universitesi bünyesinde gerçekleşiyorlardı. Bu konudaki isteğimi duyan hocam bana “Eğer biyomekanik dersinde bölüm birincisi olursan, sana yardım edeceğim” dedi.
  • O yıl biyomekanikte bölüm birincisi geldim. Daha dün gibi hatırlıyorum, gece gündüz çalışmıştım. Hocam da sözünü tuttu ve o sezonki testlerde asistanlığını yapma şansını yakaladım. Bu testlerin ardından, kadın takımının performans analisti olarak da bir yıl çalıştım.

Bu ödeneksiz bir stajdı ve bir yandan da Starbucksta Barista olarak çalışıyordum. Hiç unutmuyorum, Swansea City kulübünde hocası olarak testlerini yaptığım oyunculardan birisi bir gün, büyük bir yardım projesine katkı amacıyla, çalıştığım yere geldi. Kahvesini de ben yapmıştım ve yüzündeki o anki şoku hala hatırlıyorum.”

Genç yaşta yurtdışında, üstelik bir kız olarak bu mücadeleyi vermek çok zor değil mi?

  • A.U17 yaşında kendi kültüründen uzak, ailenden, arkadaşlarından kopup bambaşka bir yerde yaşamak zaten zor. Dil ve kültür farklı. İstediğiniz kadar modern anlayışla büyüyün ya da istediğiniz kadar “o kültürü biliyorum” deyin, oraya girdikten sonra tek başınızasınız ve ciddi zorluklar yaşıyorsunuz. Kendinize inanmanız lazım. Olumsuzluklara kapılıp da “Ben kaldıramayacağım” derseniz kaldıramazsınız. Her alanda bu böyledir.”

Üniversite lisans eğitimi sonrası nasıl gelişti?

  • A.U: Dört yıllık lisans sürecinden sonra bir sezon Swansea City Kadınlar A takımında performans analisti olarak çalıştım. Bu sezon boyunca bütün maç ve performans analizlerini yaptım. Lisans eğitimim sonrasında böylesine önemli bir deneyim edinmiştim. Bunun ardından yüksek lisansımı planlamaya başladım. Benim için en uygun olacağına inandığım İskoçya’da Glasgow Üniversitesine başvurdum ve kabul edildim. Yüksek lisansım için 1 yıl da Glasgow Universitesinde Spor Bilimleri ve Sporcu Sağlığı üzerine eğitim gördüm. Tabii ki her yılın ayrı bir zorluğu ve özellikleri vardı. Bu dönem de hayatımda gerçekten iz bırakan bir dönemdi. Belki onca yıl tek başıma o zorlukları yaşamasaydım, bu savaşı vermeseydim, bu kadar genç yaşta, Galatasaray gibi büyük bir camiaya giremezdim ve bunun gerektirdiği ağır sorumluluğu da kaldıramazdım. Elbette o dönemde bazı şeyler çok zor geliyordu ama hepsini bir şekilde aştım. Bugün düşündüğümde, yaşadığım sıkıntıların beni gerçekten güçlendirdiğini anlayabiliyorum.”

Yüksek lisans Projenizden bahsedebilir misiniz?

  • A.U: Projenin ana fikri sporda ani ölümlerin sebebini düşünmeye başlamamızla gelişti. Profesyonel seviyelerde bu kadar detaylı sağlık testleri yapılıp oyuncular bu kadar kontrol altında tutulurken nasıl hala ani ölümlerle karşılaşabiliyoruz. Normalde altın standart kabul edilen Kardiyak MRI ele aldık ve bu ölçümün aslında kişi dinlenik durumda ve nefesi tutuluyken yapılıyor olmasını sorgulamaya başladık.
  • Bu ölçüm kalbin maksimal bir iş yaparken bulunduğu durumunu ne kadar yansıtabilirdi. Bunun üzerine MRI cihazına aynı maddeden yapılan bisiklet tarzında bir parça monte edip egzersiz sırasında kalpteki değişimleri inceledik. Sonuçlarda, normalde yapılan ölçümde gayet sağlıklı görünen bir kalbin egzersiz sırasında bazı problemlerle karşılaşabiliyor olduğunu bulduk. Tabii ki bu tam anlamıyla bir ekip işiydi. Uzman Kardiyolog ve Radyolog hocalarımla birlikte çalıştığım büyük bir projeydi. Sonrasında dünyada da büyük ilgi gördü ve 2018 yılında bu projeyi Barcelona Camp Nou stadyumunda düzenlenen çok önemli bir kongrede dünyanın en önemli spor bilimcileri önünde sunma şansı buldum. Kongrede Fatih Hocanın isteği üzerine, Glasgow Universitesinin yanı sıra Galatasaray Spor Kulübünü de temsil etme onurunu yaşadım. Akademik kariyerim için oldukça önemli bir gündü diyebilirim

Bu süreçte motivasyonunuzu etkileyen ve mücadele gücünüzü artıran önemli deneyimleriniz oldu mu?

  • A.U: Henüz lisans öğrencisiyken Avrupa Engelliler Atletizm Şampiyonasında, şampiyona öncesi organizasyon ekibindeydim. Bu arada tercüman olarak Türkiye milli takımına da destek verdim. Tam da bu dönemde aksiliklerle ve hayallerimle ilgili arka arkaya gelen olumsuzluklarla boğuşuyordum. Bazen bu durumlarda ani bir çöküşe, hüzne ve ümitsizliğe kapılabilirsiniz. Önemli olan tam da o noktada mücadele verip, ayağa kalkıp, o çukurdan çıkabilmektir.

Şampiyona benim hayatımda çok önemli bir dönüm noktası oldu diyebilirim. Çok değerli hayat hikayelerine ve başarı öykülerine tanıklık etme fırsatını buldum. Örneğin %100 görme engeli olan genç bir kızın uzun atlamadaki azmini ve nasıl Avrupa 2. si olduğunu izledim. Özellikle bir çocuğun hikayesini asla unutmuyorum.

Doğuştan tek kolu yok, dört yaşında üzerine kızgın yağlar dökülmüş ve komaya girmiş. 8 yaşında uyandığında ise, babası yok, annesi yatalak. Filmlerde görebileceğiniz bir hikâye. Ailesine bakabilmek için hem okuyup hep çalışıyordu. Yeterince uyuyamıyor ve beslenemiyordu. Bu çocuk Avrupa 3. sü oldu. Esas değinmek istediğim noktaysa, hayatımda gördüğüm en pozitif en inançlı ve en azimli gruptu bu. Aslında hiçbirimizin mazereti yoktur. Eğer o gençler bunu başarabiliyorsa, bu kadar pozitif ve inançlı bir şekilde savaşabiliyorsa, dünya şampiyonalarında dereceler elde edebiliyorsa, bizim geçerli bir mazeretimiz olmamalı. O yüzden 2014 yılı benim hayatımın dönüm noktasıdır. Kendi olumsuzluklarımı yenmemi sağladı.”

Babanızın spor adamı olmasının üzerinizde ne gibi etkileri oldu?

  • A.U: Bu süreçteki en büyük dayanağım ailemdi diyebilirim. Tabii ki babamın bu alandaki bilgisi ve donanımı benim açımdan çok büyük bir avantajdı. Bana hem psikolojik anlamda hem de mesleki anlamda çok ciddi katkıları oldu. Daha bölümümü ilk seçtiğim günden itibaren “Spor okumak için neden yurtdışına gidiyorsun” gibi birçok olumsuz tepkiler ve yorumlar alıyordum. Hatta “İşsiz kalacaksın, ne yiyip ne içeceksin” vazgeç diyenler de oluyordu.
  • Üniversite son sınıfa kadar bir taraftan da bunun savaşını verdim. Bu süreçte annem ve babam her anımda yanımda durdu. “Hayır, sen bu kadar emek verdin biz sonuna kadar yanındayız” dediler.

Babamın bir teknik adam olmasının yanı sıra, çok ciddi bir fizyoloji bilgisine sahip olması da avantajımdı. Futbolun teknik ve taktiksel yanı dışında, fiziksel yönünü de çok iyi bildiği için, efektif bir şekilde bilgi paylaşımında bulunabileceğim biriydi. Sadece futbol anlamında değil, birçok sporda da bilgi sahibiydi. Aileme her adımımda sağladıkları bütün destekleri ve fedakârlıkları için ne kadar teşekkür etsem azdır.

Neden futbol?

  • A.U: Futbol imkânları ne boyutta olursa olsun, herkesin ulaşabileceği bir spor dalı. Fakat bundan daha ötesi, hangi kültürden, dilden, dinden olursa olsun benim gözümde, herkesin ayni dili konuşabileceği de bir spor dalı Aslında bir spordan çok daha fazlası. Milyonlarca insanı tek yürek yapabilen bir dayanışma örneği. Bu sebeplerden dolayı da, çok fazla gence ulaşabileceğimi hissettiğim spor dallarından birisi oldu.

Galatasaray ile yollar nasıl kesişti?

  • A.U: Glasgow Üniversitesindeki yüksek lisansımın son dönemlerindeydim, tezimi dünyada ilk kez yapılan bir proje üzerine yazma fırsatı yakalamıştım. Tam o dönemde Galatasaray altyapı koordinatörlüğü görevine Sayın Emrah Bayraktar getirildi.
  • Babamın, Emrah hoca ile yakın bağlantısı vardı ve bir toplantı ayarlandı. Görüşmek için bir günlüğüne İstanbul’a gittim. Toplantı sırasında çeşitli projelerimden de konuşma fırsatı bulmuştum. Emrah hocanın donanımı ve bilgisi ise hayran olunmayacak gibi değildi. Son derece donanımlı, üst düzeyde eğitimli bir teknik adamla konuştuğunuzu daha ilk cümlelerden hissedebiliyordunuz. O da benim projelerimden etkilendiğini ve eğitimimi tamamlamamın ardından tekrar görüşmek istediğini söyledi. Yüksek lisans tezimi teslim eder etmez Kıbrıs’a dönmüş, dört gün sonra da Galatasaray için İstanbula gitmiştim. Kısacası, Yüksek lisans tezimi vermemden beş gün sonra Galatasaray’daydım.

Galatasaray’da şampiyonluklar yaşadığınız bu iki yıllık süreç nasıl geçti?

  • A.U: Hayatımın birikim ve deneyim dolu iki senesiydi desem yalan olmaz. Benim için çok değerli deneyimler ve anılarla geçti. 8 aylık bir stajın ardından akademi bünyesinde çalışmak için iş teklifi aldım. Akademi bünyesinde resmi işe giriş için evraklarımı hazırladığım sırada, ani bir toplantıya çağrıldım ve o gün “A” takım teknik direktörümüz sayın Fatih Terim hocam “A” takımda devam etmemi istedi.. Tabii ki çok heyecanlı ve özel bir gündü.

Profesyonel anlamdaki ilk işim Galatasaray “A” takımına oldu. O sezon benim için çok özel bir değeri olan lig şampiyonluğunu yaşadık. Elli bini aşkın taraftarın önüne çıkıp o atmosferi yaşamak benim için muazzam bir tecrübeydi. ”A” takım ile sezon başı kampı için İsviçre’de geçirdiğim süreç, hazırlık maçları ve ardından akademi bünyesinde olan ve tüm yaş gruplarını içeren yoğun çalışmalarım, bana değeri ölçülemez deneyimler kazandırdı.

İkinci yılımda da tüm yaş gruplarında Türkiye şampiyonluğu ve tekrardan “A” takım şampiyonluğunu yaşadım. Kesinlikle muhteşem bir tecrübeydi. Tabii hiç de kolay bir süreç değildi. Her başarının ardında, yaşanan zorlu günler ve fedakârlıklar mutlaka vardır. Ama bu zorlukların hepsinin bana olumlu yansıdığına inanıyorum. Bu iki yıllık süreç hem mesleki anlamda hem de kişisel gelişimim yönünden bana çok fazla şey öğretti.

Kulüpteki tek kadın siz miydiniz? Bunun zorluğunu yaşadınız mı?

  • A.U: Kulüpte hoca olarak çalışan tek kadın bendim. Tabii ki ilk başlarda genç bir kız olarak, hele futbol sektöründe bazı zorluklar yaşıyorsunuz. İlk olmanın verdiği dezavantajlar var. İşinde uzman ve bu mesleğe yıllarını vermiş çok değerli hocalarla çalıştığımın farkındaydım.
  • Onların güvenini kazanma, kendinizi ve mesleğinizi kanıtlama ve işinizi en iyi şekilde yapmak zorundasınız. Hele de o kulüpte kendi alanınızda bir ilkseniz mutlaka bazı önyargıları da kırmak durumunda kalıyorsunuz. Benim en büyük şansım sanırım, vizyon sahibi insanlarla çalışma şansı yakalamış olmamdı. Bu süreci çok çabuk atlatmamda onların desteği çok önemliydi.

Karakterimden ödün vermeden ve pozitif enerjimi kaybetmeden, disiplinli çalışıp, işimi en iyi ve en etkili şekilde nasıl yapabileceğime odaklandım hep. Sonuçlar da çok şükür ki hep olumlu oldu. Bu süreçte bana inanan ve destek olan herkese de bu vesileyle tekrardan teşekkür etmek istiyorum. Meslek hayatımın bu ilk döneminde, gerçekten çok değerli arkadaşlıklarım ve dostluklarım oldu.

Türkiyede Spor Bilimleri yeterince biliniyor mu?

  • A.U: Spor bilimi alanında benimle aynı eğitimlerden geçen biri yok. Spor bilimcilerin yapması gereken uzmanlık görevlerini, takımlarda genellikle bazı yönlerini spor hekimleri bazı yönlerini fizyoterapistler bazı yönlerini de kondisyonerler yapmaya çalışıyor. Bu nedenle Türkiye kulüplerinde fiziksel performans anlayışı henüz tam olarak bir sisteme sahip olamadı. Avrupa ile aramızda olan en büyük eksikliklerden birisi de budur.

Avrupa takımlarının hepsinde sizin gibi spor bilimciler görev alıyor mu?

  • A.U: Manchester United, Barcelona, Bayern Münich gibi takımlarda bu alan için oluşturulmuş ayrı ekipler var. Ekip oluşturmamış olan kulüplerde de mutlaka bir spor bilimci var. Türkiye’de bu alanda önemli bir eksiklik olduğu kesin. Ancak durumun düzelmesi için bu alandaki kişileri bilinçlendirmeye çabalayan bazı spor hekimleri de var. “Ben bunu yapıyorum ama bir spor bilimci olması gerekiyor” diyen bilinçli kişiler, bu konuda ilgilileri aydınlatmaya ve teşvik etmeye çalışıyor. En azından bir farkındalık oluşmaya başlıyor. Galatasaray deneyimlerimde de bu durumu yaşadım. Umarım kısa sürede anlaşılır ve gelişir.”

Galatasaray ile iki yıl sonra yolları ayırdınız, bundan sonrası için neler düşünüyorsunuz?

  • A.U: Galatasaray gibi büyük bir camiada çalışmış olmak, alanında uzman hocalarla geçirdiğim bu süreç, benim için paha biçilemez bir fırsatve deneyimdi. Bu kadar köklü bir takımdan ayrılmak kolay bir karar değildi.
  • Fakat ilerleyebilmek için yürümek ve yeni hedefler koymak zorunda kalabiliyoruz. Bu Galatasaray’dan koptuğum anlamına gelmiyor fakat kariyer planlamamı yaparken önüme koyduğum hedefler vardı ve zamanı geldiğinde bu doğrultuda adımlar atmam gerekiyordu.
  • Örneğin, Akademik anlamda kedimi daha da geliştirmek için doktora düşüncem var. İleride Türkiye’ye geri dönüş elbette mümkün ancak şu anda Avrupa arenasına da bir adım atma hayalim var. Bu sebeple bir taraftan Avrupadaki bazı önemli kulüplerle olan görüşmelerimi devam ettiriyorum, diğer yandan da doktora projem için gerekli adımları atmaya başladım.

Bu benim yaklaşık 8-9 seneden sonraki ilk tatilim. Ailem yüzümü unutmuştu diyebiliriz. Şu an herkes çok mutlu. Onların yanında olmaktan dolayı ben de çok mutluyum. Moralim, motivasyonum çok yükseldi. Bu uzun süreli ve yoğun tempodan sonra, bir araya gerçekten ihtiyaç duyduğumu hissediyordum. Şimdi yenilenmiş şekilde bir sonraki aşamaya daha da hazırım.

İnsanlardan size geri dönüşler nasıl oluyor?

  • A.U: Aslında aldığım mesajların, kariyerimi daha da ileriye götürme çabam ve hayallerime daha da çok sarılma isteğim üzerinde çok fazla olumlu etkisi var. Her gün özellikle sosyal medya üzerinden inanılmaz etkileyici ve motive edici mesajlar alıyorum. Özellikle Türkiye ve Kıbrıs’taki genç kızlarımızdan, onları nasıl motive ettiğim ve bu mesleği seçmek istedikleri ve hayalleri için nasıl daha çok çalışacaklarını belirten mesajlar alıyorum. Bu inanılmaz bir motivasyon benim için. Demek ki, daha 15 yaşında küçük, genç bir kızken hedeflediğim şeye ulaşmışım.
  • Benim amacım insanlara ulaşmaktı. Pes etmezsek, inanırsak, başarabilirizi göstermekti. Tabii ki daha yolun başındayım fakat daha da büyük hedefler koymak için yeterli sebeplerim ve motivasyonum var.

Maalesef kimsenin tanımadığı, ambargolar altında bir ülkeyiz. Ancak inancınızla bu zincirleri kıracağınıza yürekten inandığınızı görüyoruz. Bu inancınızın gençlerimize de yansıdığını görebiliyoruz. Bir Kıbrıs Türk genci olarak, ülkemiz gençlerine neler söylemek istersiniz?

  • A.U: “Genç nesiler sadece ülkemizin değil dünyamızın da geleceği. Tabii ki ülkemizin bulunduğu siyasi durum nedeniyle biz gençlere, kendi çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için çok büyük görevler düşüyor. Bizim bireysel olarak edineceğimiz her başarı, ülkemizin genelini de etkileyecek ve daha ileriye taşıyacak. Gençlerimize verebileceğim en önemli tavsiye asla ve asla pes etmemeleri olur. Bir kişinin attığı bir adım ve hayalleri için verdiği savaş onun ülkesini de halkını da etkilemektedir. Bu kişilerin sayısını artırmalıyız. Benim Şampiyonlar ligi gibi dev bir organizasyonda görev alabilmem, ülkemi de halkımı da etkilemekte, mutlu etmektedir. Olimpiyatlarda yarışma başarısı gösteren sporcularımız için halkımızın nasıl tek yürek olduğunu, gururlanıp sevinç gözyaşı döktüğünü hep birlikte yaşadık. İnsanımızın morale ve kendi evlatlarıyla gurur duymaya ihtiyacı var. Yeniden ayağa kalkabilmemiz için birbirimize tutunmaya ve başarmaya mecburuz. İmkansız diye bir şey olduğuna inanmıyorum, yetersiz çaba ve yetersiz inanç vardır. Ben her fırsatta her spordan ve yaştan gençlerimizi takip ediyorum. İnanılmaz bir potansiyel olduğu, her anlamda çok yetenekli gençlerimizin olduğu çok açık ve net. Kendilerine inanmaları ve hayallerinden asla vazgeçmemeleri şart.
  • Doğduğumuz, yaşadığımız ülkemizde, önümüze konan ve bizden kaynaklanmayan engellerden dolayı hayallerimden vazgeçmeyi her zaman reddettim. “Size olumsuz konuşan kişilere kulaklarınızı tamamen tıkayın ve asla pes etmeyin, başarı sizin elinizde diyebilirim.

İnanıyorum ki gereken çabayı inançla ve dirençle ortaya koyabilirsek, her şeyi başarabilecek potansiyele sahibiz. Olumsuzluklara değil yapabileceklerimize ve yeteneklerimize odaklanmalıyız. Birbirimize sahip çıkarak, ortak değerlerimizle dünyanın yürüdüğü bu yolu en iyi şekilde bizler de yürüyeceğiz ve buna yürekten inanıyorum.

Senagül TAŞAR

banner116
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner117

banner68

banner110

banner91

banner92

banner109

banner118

banner70

banner48

banner47

banner111

banner74

banner75